Nihat Behram
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
Gökçek sürekli “uçar”! Çünkü onunki gökçekimi! İşin tuhafı, ıslıkladıkça daha çok uçuyor! Gökçek’in ödülü “çakma” imiş! Tamam, Yurt bunu ortaya çıkarmasına çıkardı da, faydası ne? Şahsen, Yurt’un öfkesini anlayabilmiş değilim. Taklayı fazla kafaya takan biri değil ki “çakma”yı taksın! Onun doğal işi bu. Gelelim şu “çakma” meselesine: Bir ödülün “çakma” olma ölçüsü ne, anlayabilmiş değilim? Diyelim ki, Pamuk’un “Edebiyat”, Obama ve AB’nin “Barış” Nobel Ödülleri harbiden hakiki değil mi? Ama “sahte”den farkı ne? “Çakma” olmasa, Gökçek uçmaktan vazgeçip, gökçekiminden yerçekimine dönüp yere mi inecek? En iyisi, Ankara halkının o makamdan onu harbiden uçurması! Tek çare bu.
Öyle ya, “sahi” ile “sahte”nin günümüzde ne farkı var? “İleri Demokrasi” sahi mi, sahte mi? Davalar, barış, kardeşlik nutukları, kalkınma, çağ atlama, kentsel dönüşüm, adil bölüşüm falan, sahi mi sahte mi? Tamamı, AB, ABD, BM destekli, onaylı değil mi? Şimdi aynı makamlar, Gökçek’i n arkasında durduklarını “ıslak imza”yla belgelemiş olsalardı sahiliği mi kanıtlanmış olacaktı? Bu memlekette her şeyin sahtesi daha popüler ve revaçtadır. “Hacı” sıfatıyla dolaşan hırsız ve sahtekâr az mı?
“Gökçek’in ödülü çakma!” 2013’te Turizm Bakanı olmuş kişiye verilen “2012 Turizm ve Tanıtma Ödülü” de mi çakma? Ya Ankara Valisi? Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından, "Türkiye’de insan haklarının geliştirilmesine ve korunmasına katkıları ve diğer insan hakları kurullarına örnek gösterilebilir çalışmalarından dolayı" Ankara Valisi’ne verilen “teşekkür” ödülü çakma mı?
Esasında, çakma makma diye uğraşmaktansa, ödülleri çoğaltmakta yarar var. Ödül hak eden çok. Söz gelimi, Taraf’ın kendini “Marksist” diye tanımlayan yazarı, “Toplumun demokratikleşmesi için liberallerin çoğalması gerekir” düşüncesinden hareketle, “Marksist” olduğu halde gönüllü liberallik yapıyor! Ödüllendirilmesi gerekir. “Fedakârlık Ödülü”!
Necati Doğru “Bizim tek adam Hitlerleşiyor!” diye çırpınıyor. Ha keza, Orhan Bursalı’nın, Merdan Yanardağ’ın, Ataol’un, Baro Başkanı Kocasakal’ın, Cihaner’in, devrimci aydınların, sosyalist örgütlerin aynı uyarıyı yapmaktan dilleri kurudu. Ama,
S. Demirtaş, “Referandumda, yakın olduğumuz parti AKP’dir”; A.Türk, “Kürt sorununu çözerse Türkiye bölgede çok güçlü ve saygın bir devlet olur” diyor. Ödül, onların da hakkı. Faşizmden “demokrasi açılımı” bekleme sabırlarından dolayı “Sabır Ödülü”!
TV’lerde ve gazetelerde, bir gün sonra ortaya çıkacağını bile bile yalan mayalayanların da ödüle hakkı var. Maşallah, yalanı doğallaştırma çabaları az değil. Katmerlisini, cilalısını, inançlısını, inançsızını, narkozlusunu, tehditlisini, dualısını, kısacası yalanın her türünü TV penceresi ve gazete tenceresinde mayaladılar. “Yalanı Sindirme Pencere ve Tencere Ödülü” hakları. Ya da “Pişkinlik Ödülü”! Onların var da, “Başbakan’ın Valisiyim” diyen, “Çağırsın camını silerim, istesin canımı veririm” diyen vekillerin ödüle hakkı yok mu? En azından “Sultana Sadakat Ödülü”! Sonra: “İnsani yardım” seferberliğini es mi geçelim? ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, “Suriyeli muhaliflere 50 milyon dolar insani yardım yaptık” dediğinde, AKP, “İnsani yardımda bizimle kimse yarışamaz” diye celallendi! Mikrop imalâtını “sağlık seferberliği” diye sunma hünerini gel de ödülsüz bırak! Sözgelimi: “Cellat da İnsandır Ödülü”!
RTE, daha önce “Savcısıyım” dediği davaların birden bire “ziyaretçisi” olunca, “Eyalet Valisi” Ricciardone, danışıklı oyunun kuralı gereği “uzun tutukluluk insan haklarına aykırı” falan diye yankı verdi. H. Çelik “Haddini bil!” diye, RTE, “Şamar oğlanı değiliz!” diye esti gürledi. ABD, “Eyalet Valisi”ne sahip çıkınca da “toslayıp tısladılar”! “Toslama, Tıslama Ödülü” haklarıdır. Ödül alması gerekenler saymakla bitmez. Sözgelimi, kimin cehennemlik olduğunu bilen, yani, “Zebanilik Ödülü”nü hak eden bir yığın profesör var! Yağcılık, yalakalık, kapıkulluğu....her biri ayrı ödül konusudur. Hem de öyle çakma makma değil, ABD, AB tasdikli, destekli! Alayının ödüle hakkı var da, Gökçek’in niye olmasın?
H. Fielding:
“Sahte bir namus, sahte bir şerefle gölgesiymiş gibi birliktedir!”
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Öyle ya, “sahi” ile “sahte”nin günümüzde ne farkı var? “İleri Demokrasi” sahi mi, sahte mi? Davalar, barış, kardeşlik nutukları, kalkınma, çağ atlama, kentsel dönüşüm, adil bölüşüm falan, sahi mi sahte mi? Tamamı, AB, ABD, BM destekli, onaylı değil mi? Şimdi aynı makamlar, Gökçek’i n arkasında durduklarını “ıslak imza”yla belgelemiş olsalardı sahiliği mi kanıtlanmış olacaktı? Bu memlekette her şeyin sahtesi daha popüler ve revaçtadır. “Hacı” sıfatıyla dolaşan hırsız ve sahtekâr az mı?
“Gökçek’in ödülü çakma!” 2013’te Turizm Bakanı olmuş kişiye verilen “2012 Turizm ve Tanıtma Ödülü” de mi çakma? Ya Ankara Valisi? Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından, "Türkiye’de insan haklarının geliştirilmesine ve korunmasına katkıları ve diğer insan hakları kurullarına örnek gösterilebilir çalışmalarından dolayı" Ankara Valisi’ne verilen “teşekkür” ödülü çakma mı?
Esasında, çakma makma diye uğraşmaktansa, ödülleri çoğaltmakta yarar var. Ödül hak eden çok. Söz gelimi, Taraf’ın kendini “Marksist” diye tanımlayan yazarı, “Toplumun demokratikleşmesi için liberallerin çoğalması gerekir” düşüncesinden hareketle, “Marksist” olduğu halde gönüllü liberallik yapıyor! Ödüllendirilmesi gerekir. “Fedakârlık Ödülü”!
Necati Doğru “Bizim tek adam Hitlerleşiyor!” diye çırpınıyor. Ha keza, Orhan Bursalı’nın, Merdan Yanardağ’ın, Ataol’un, Baro Başkanı Kocasakal’ın, Cihaner’in, devrimci aydınların, sosyalist örgütlerin aynı uyarıyı yapmaktan dilleri kurudu. Ama,
S. Demirtaş, “Referandumda, yakın olduğumuz parti AKP’dir”; A.Türk, “Kürt sorununu çözerse Türkiye bölgede çok güçlü ve saygın bir devlet olur” diyor. Ödül, onların da hakkı. Faşizmden “demokrasi açılımı” bekleme sabırlarından dolayı “Sabır Ödülü”!
TV’lerde ve gazetelerde, bir gün sonra ortaya çıkacağını bile bile yalan mayalayanların da ödüle hakkı var. Maşallah, yalanı doğallaştırma çabaları az değil. Katmerlisini, cilalısını, inançlısını, inançsızını, narkozlusunu, tehditlisini, dualısını, kısacası yalanın her türünü TV penceresi ve gazete tenceresinde mayaladılar. “Yalanı Sindirme Pencere ve Tencere Ödülü” hakları. Ya da “Pişkinlik Ödülü”! Onların var da, “Başbakan’ın Valisiyim” diyen, “Çağırsın camını silerim, istesin canımı veririm” diyen vekillerin ödüle hakkı yok mu? En azından “Sultana Sadakat Ödülü”! Sonra: “İnsani yardım” seferberliğini es mi geçelim? ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, “Suriyeli muhaliflere 50 milyon dolar insani yardım yaptık” dediğinde, AKP, “İnsani yardımda bizimle kimse yarışamaz” diye celallendi! Mikrop imalâtını “sağlık seferberliği” diye sunma hünerini gel de ödülsüz bırak! Sözgelimi: “Cellat da İnsandır Ödülü”!
RTE, daha önce “Savcısıyım” dediği davaların birden bire “ziyaretçisi” olunca, “Eyalet Valisi” Ricciardone, danışıklı oyunun kuralı gereği “uzun tutukluluk insan haklarına aykırı” falan diye yankı verdi. H. Çelik “Haddini bil!” diye, RTE, “Şamar oğlanı değiliz!” diye esti gürledi. ABD, “Eyalet Valisi”ne sahip çıkınca da “toslayıp tısladılar”! “Toslama, Tıslama Ödülü” haklarıdır. Ödül alması gerekenler saymakla bitmez. Sözgelimi, kimin cehennemlik olduğunu bilen, yani, “Zebanilik Ödülü”nü hak eden bir yığın profesör var! Yağcılık, yalakalık, kapıkulluğu....her biri ayrı ödül konusudur. Hem de öyle çakma makma değil, ABD, AB tasdikli, destekli! Alayının ödüle hakkı var da, Gökçek’in niye olmasın?
H. Fielding:
“Sahte bir namus, sahte bir şerefle gölgesiymiş gibi birliktedir!”
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.