28 Kasım 2016 Pazartesi

NİHAT BEHRAM’IN PERİNÇEK’E HAKARETTEN MAHKÛMİYETİ ÜZERİNE


Sanatçılar Girişimi’nin etkin katılımcılarından şair ve yazar Nihat Behram bir yazısında Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e hakaret ettiği iddiasıyla açılan davada 5,5 ay hapis cezası aldı.
Behram daha önce Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’e yine bir yazısında hakaret ettiği iddiasıyla açılan davada da mahkûm olduğu ve ceza ertelendiği için bu kez ertelenmeyen ve para cezasına da çevrilmeyen mahkûmiyet cezası kesinleşirse şair ve yazar arkadaşımızın cezaevine girmesi gerekecek.

Bu satırları okuyan pek çok kişinin bizler gibi şaşkınlığa düşeceğini tahmin ediyoruz.
En geniş anlamıyla sol çizgide yer alan iki tanınmış ve seçkin aydının bir hakaret davasında karşı karşıya gelmesi ve birinin ceza evine girme tehdidiyle karşı karşıya bulunması ülkemizin siyasal tarihinde sanırız ilktir.

Fazla uzağa gitmeden Aziz Nesin örneğine bakalım. İçinde bulunduğu sol çizgide uğradığı hakaretlerin haddi hesabı yoktur. Yüzüne karşı “Aziz Nesin sen nesin!” diye utanmazca haykırıldığı günler pek de uzağımızda değil.

Buna karşın Aziz Nesin’in bu ve benzer hakaretlere karşı herhangi bir dava açtığını anımsamıyoruz.
Sol siyasette, bizde ve başka ülkelerde, farklı düşüncelerdeki kişilerin birbirlerine ağır sözcüklerle suçlamalarda bulunmaları ne yazık ki kötü bir gelenek olarak varlığını sürdürmektedir.

Fakat, kişinin bireysel kişiliğine, bireysel namus ve onuruna dokunulmadığı sürece, genel olarak siyaset alanında kalan bu gibi suçlamalara karşı hakaret davaları açılamamsı ise, bize kalırsa olumlu bir gelenek olarak varlığını sürdürmektedir.

Örneğin, Nihat Behram’ın suçlanmasına ve mahkûmiyetine konu olan yazısının hedefi, Doğu Perinçek’in bir bildiri nedeniyle Sanatçılar Girişimine yönelttiği, vatan hainliğine, vatansızlığa varacak kertede ağır suçlamalarıydı.

Buna karşılık Perinçek’i mahkemeye vermek aklımızın ucundan bile geçmedi.

Kimileri gerçekten ağır birkaç karşı yazıyla yetinildi.

Şimdi geldiğimiz nokta ise sol adına hüzün ve utanç vericidir.

Nihat Behram’ın cezaevine girmesinin sayın Perinçek’i mutlu edeceğini hiç ama hiç sanmıyoruz.

Lütfen her şeyi baştan sona bir daha düşünelim ve ülkemizin bu karmakarışık, acılarla ve kaygılarla sarsılmakta olan döneminde kendimizi ve hangisi olursa olsun yurtsever-sol siyaseti kitlelerin gözünde küçük düşürmeyelim.


SANATÇILAR GİRİŞİMİ


21 Kasım 2016 Pazartesi

İDİL KÜLTÜR MERKEZİNE POLİS SALDIRISI


Otuz yılı aşkın tarihinde 20' yi aşkın albüm çıkaran, büyük izleyici topluluklarına seslendiği konserlerle milyonlara ulaşarak ülkemizin sanat-kültür tarihinde haklı bir saygınlık sahibi olan Grup Yorumun stüdyosunun bulunduğu İdil Kültür Merkezi bir kez daha polis saldırısına uğradı.

18 Kasım saat 15.00’te (aynı ay içinde ikinci kez) saldırıya uğrayan kültür merkezinde, 7’si Grup Yorum elemanı olarak 11 kişi şiddet uygulanarak gözaltına alındı.

Bu saldırı sırasında bir grup yorum elemanının göğüs kafesinin kırıldığı, gözaltına alınan herkesin vücutlarında ve yüzlerinde darp izleri bulunduğu gelen bilgiler arasında.

Bir müzik grubu ve bir sanat- kültür merkezine bu kin, bu düşmanlık nedir?

OHAL kılıfı arkasında ülkeyi adım adım bir nazi kampına çevirmekte olan AKP, insan hakları ihlallerinde geri dönülmez adımlar atmayı sürdürüyor.

Bir ülkede düşünce ve yaratma özgürlüğü ya vardır ya yoktur.

Yarım düşünce, yarım yaratma özgürlüğü olamaz.

Gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını, bu duyurumuzun saldırıyı düzenleyenler ve arkasında bulunan güçler için suç duyurusu olarak kabul edilmesini talep ediyoruz.

Baskı ve zulümle direnme ve yaratma özgürlüklerimizi yok edemezsiniz, edemeyeceksiniz!





SANATÇILAR GİRİŞİMİ

14 Kasım 2016 Pazartesi

ÖZGÜRLÜKLERİMİZ İÇİN TÜYAP’DA BULUŞUYORUZ


Sevgili arkadaşlar, yazarlar, müzisyenler, tiyatro ve sinema sanatçıları, ressamlar, heykeltıraşlar,karikatüristler, çevirmenler, edebiyat ve sanatın her alanından, düşünme ve yaratma özgürlüğünün yiğit savunucuları, çağrımız hepinizedir:
Ülkemiz frenleri boşalmış bir araç gibi ölümcül bir çarpışmaya, parçalanıp yok olmaya doğru son hızla yol alıyor.
Düşünme ve yaratma özgürlüğünün kaleleri birer birer karanlığın güçlerince ele geçiriliyor.
Yazarlar, düşün insanları, hukukla ilgisi bulunmayan nedenlerle ceza evlerine kapatılıp akıl almaz cezaların tehdidi altında ağır tutsaklık koşullarında tutuluyor.
Hiç birimiz ne özgür yaratma koşullarına, ne de can güvenliklerimize sahibiz.
Cumhuriyet gibi Cumhuriyetimizin simgesi bir gazetemiz, polis kuşatması altında, yazar ve yöneticileri ceza evindedir.
Sivil toplum örgütleri bir biri ardına kapatılıyor.
Bütün bunlar, hukuk kurallarıyla, adalet ve vicdan duygusuyla ilgisi bulunmayan, ancak bir dikta rejiminde söz konusu olabilecek uygulamalardır.
Özgürlüklerimiz üzerindeki kabul edilemez baskılara karşı topluca ve sürekli bir direniş içinde olmamız, kaçınılmaz ve ertelenemez bir gerekliliktir.
Sizleri 17 Kasım Perşembe günü saat 14.00’te, TÜYAP 3. Salon girişindeki Cumhuriyet Kitapları standında bir araya gelerek,şiirlerimizi ve şarkılarımızı söylemeye, özgürlüklerimiz için bir ağızdan seslerimizi yükseltmeye çağırıyoruz.
Özgürlüklerimize, Cumhuriyetimize ve onun aydınlanma değerlerine sahip çıkalım.
Karanlıklara geçit vermeyeceğimizi dosta düşmana bir kez daha , birlikte ve en gür sesimizle bir kez daha duyuralım.
Baskıyı, sansürü, işkenceyi, özgürlüklerimize kilit vurulmasını reddediyoruz!
Hapisteki yazar, gazeteci ve düşün insanlarının derhal serbest bırakılmasını, en temel demokratik hakkımız olan aydınlanma savaşımını kararlılıkla , kesintisiz ve ne pahasına olursa olsun sürdüreceğimizi , ülkemizde ve dünyada herkese, konuyla ilgili bütün kişilere ve kurumlara duyuruyoruz.
17 Kasım Perşembe günü saat 14.00’te, Tüyap 3.Salon girişindeki Cumhuriyet Kitapları standında, en büyük sayılarda buluşmak üzere.

SANATÇILAR GİRİŞİMİ