24 Mayıs 2014 Cumartesi

Nihat Behram hakkında açılan davanın ‘karar’ duruşması 27 Mayıs Salı günü saat 11 de‏..

Sedat Selim Ay’a ‘işkenceci’ dediği için Nihat Behram hakkında açılan davanın ‘karar’ duruşması

İstanbul Terörle Mücadeleden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay hakkında, Yurt Gazetesi’ndeki köşe yazısında “İşkenceci ve tecavüzcü” dediği için Nihat Behram hakkında açılan ve 3 yıla kadar mahkumiyet istenen davanın karar duruşması 27 Mayıs Salı günü, İstanbul Adliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

İşkence yöntemiyle sorgulama konusunda hakkında birçok iddia olan Sedat Selim Ay, daha önce işkence ve tecavüz suçlamalarıyla yargılanmış ve yargılandığı mahkemede 14 ay mahkumiyet 3 ay meslekten men cezası almıştı. Bu kararı Yargıtay “verilen cezayı az bularak” bozmuş ve tekrar yargılanması için mahkemeye geri yollamıştı. Bu süreçte ise dava “zaman aşımına” uğrayarak düşmüştü. “İşkenceci, tecavüzcü” iddiasıyla hakkında açılan davanın Yargıtay aşamasında “zaman aşımına uğrayıp” düşmesi sonrasında mağdurların avukatları davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AHİM)taşımıştı. AHİM, “işkencenin bir insanlık suçu olduğu, işkence davalarının zaman aşımına uğratılamayacağı” gibi gerekçelerle Türkiye’yi, “İnsan hakları sözleşmesinin işkenceye ilişkin 3. maddesine uymamaktan” mahkum etmişti.

Sedat Selim Ay’ın TEM Emniyet Müdür Yardımcılığına terfi ettirilmesini Yurt Gazetesi’ndeki “AK Terfi dedikleri bu olmalı” başlıklı köşe yazısında “işkenceci ve tecavüzcü S. Selim Ay terfi ettirildi” diye eleştiten Behram hakkında 3 seneye kadar mahkumiyet istemiyle “hakaret davası” açılmıştı. İlk duruşmada  Behram, “AHİM’de ülkemizin işkenceci diye mahkum edilmesine neden olmuş birine işkenceci dediğim için yargılanıyor oluşumu kabullenemiyorum. İnsanlık ta kabullenmeyecektir. İşkence yaptığına inandığım birine işkenceci demem hakaret değildir, suç değildir, gerçeğin dillendirilmesidir” diye savunma yapmış, Behram’ın avukatı Başar Yaltı ise “Asıl yargılanması gereken Behram değil Sedat Selim Ay’dır” demişti.

İstanbul Adliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 27 Mayıs Salı günü saat 11 deki duruşmasında mahkemenin karar vermesi bekleniyor.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

TÜSAK ÇAĞRI METNİ

DİKKAT!
Sanatçılar İnisiyatifi'nin TÜSAK ile ilgili yaptığı çağrı 28 Mayıs saat 14:00'e  (Ses Tiyatrosu) ERTELENMİŞTİR.

Bilgilerinize sunulur.

Yeni bir istibdadın eşiğindeyiz…


İktidar sahipleri, hiçbir hak ve hukuk kuralı tanımadan, cumhuriyetin dişle tırnakla yarattığı maddi ve manevi tüm değerlere, toplumsal, siyasal, doğal ve çevresel tüm yaşam alanlarına fütursuzca saldırmaktalar. Türkiye’nin bağımsızlığı ve bütünlüğünden, laik toplum ve demokratik cumhuriyetten yana olan asker, sivil, aydın, sanatçı, işçi, memur, futbol takımı taraftarı, internet kullanıcısı, hatta neredeyse okur-yazar kim varsa izlenme, kovuşturulma, sahte delillere dayandırılarak tutuklanma, yıllarca hapis yatma tehdidi altındadır. İktidarın on iki yılda yarattığı korku, bir virüs, bir kanser tümörü gibi ülkemizin her yanına, tüm dokularına yayılmıştır. Ordu, meclis, yargı, üniversiteler, eğitim ve öğretim başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşları, Cumhuriyetin tüm kaleleri tek tek düşürülmekte, bir yandan da, yaratılan bu baskı, korku ve yıldırma ortamından yararlanılarak ülkenin maddi ve manevi tüm varlıkları; limanlar, tersaneler, kamuya ait fabrikalar, en verimli araziler, “zengin toprakların fakir bekçisi” olmama yalanıyla yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz, akarsular, kıyılar, ormanlar, tabiat parkları, güneşi, havası ve rüzgârı, “kentsel dönüşüm” adı altında sakinlerinin ellerinden alınan şehirlerin en seçkin semtleri, en gözde arsalar, kütüphaneler ve hatta tarihi yapılar emperyalistlere, Arap şeyhlerine, eşe-dosta, yandaş sermayeye peşkeş çekilmektedir.


Bütün bunlar yetmedi, gözlerini şimdi de sanata, cumhuriyetin dişle tırnakla yarattığı sanat kurumlarına senfoni orkestraları, tiyatro, opera ve baleye diktiler.
Daha iktidara geldikleri ilk günden kâh sanatın içine tükürerek, kâh mizaha ceza yağdırarak, kâh ucube ilan ettikleri anıtları yıkarak, kâh resim sergilerini dağıttırarak başlattıkları bu saldırılara şimdi bir yenisini daha eklediler. Cumhuriyet’in 90 yıllık sanat birikimine, “Türkiye Sanat Kurumu” adını verdikleri TÜSAK Yasası’yla son darbeyi indirmek istiyorlar.


TÜSAK, sanata ve sanatçıya kurulmuş büyük bir tuzaktır! Bu tuzakla, eğer başarırlarsa, daha 1924’de çıkarttığı Müzik ve Sahne Sanatları Kanunu ile sanatın kurumsallaşmasını başarmış genç Cumhuriyet'in yoktan var ettiği sanat kurumlarımızın kimlikleri yok edilecek, özel kanunla koruma altına alınan özerk kurumsal yapıları ortadan kaldırılarak siyasi iradenin emir ve güdümüne sokulacaktır.

TÜSAK taslağı yasalaşırsa; başta Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü ve ona bağlı, kuruluşu 1826 yılına dayanan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile birlikte 6 devlet senfoni orkestrası kapatılacaktır.
Devlet Çok Sesli Korosu, Devlet Halk Dansları Topluluğu, tüm Devlet Halk Müziği ve Klasik Türk Müziği koro ve toplulukları, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile bunlara bağlı 55 sanat kurumunun sanatın aydınlığını Anadolu'ya yayan ışığı karartılacaktır.



TÜSAK taslağı yasalaşırsa; çok kısa bir süre içerisinde devlet konservatuvarları ile sanat eğitimi veren tüm okullar, üniversitelerdeki ilgili bölümler de kapanacaktır.
TÜSAK, binlerce sanatçının işsiz kalması bir yana, 90 yıllık sanat birikiminin bir anda yok edilerek ülkemizin ortaçağ karanlığına çekilmesi, çölleştirilmesi demek. Bu tasarıyla, yasalaştığı takdirde, idari ve mali özgürlüğünü yitiren sanat kurumları özel şirketlere peşkeş çekilerek tümüyle metalaştırılacaktır.


Bu durum özel sanat kurumlarına da yansıyacak. Sanatçılar devlet güvencesinden mahrum bırakılacak, taşeron sisteminden daha kötü koşullar altında yaşayacak, ihtiyaç olduğunda işe çağırılacak, ihtiyaç olmadığında açlığa mahkûm edilecektir. Öte yandan, uluslararasında etkili bir rekabet gücüne sahip olan sanat ve sanatçımız kısa sürede bu özelliğini kaybedecektir.


TÜSAK’la, sanatçılar yaratma özgürlüğünü de yitirecektir. Siyasi iradenin görüşleri doğrultusunda hareket etmeyen sanatçı her türlü olanaktan mahrum bırakılarak adeta cezalandırılacak, mesleğini yapamaz, sanatını icra edemez duruma getirilecektir.
TÜSAK, yandaş sanatçı modeli demektir. TÜSAK, sanatçılarımız için ya yandaş olacaksın, ya da yok olacaksın yasasıdır.


Bizler TÜSAK Yasası’nın bir TUZAK olduğunu görüyor, bu tuzağa gelmeyeceğimizi ilan ediyoruz. Türkiye'nin sanatla ilgili tüm kararlarını iktidar tarafından görevlendirilen 11 yandaşın yetki ve sorumluluğuna bırakan bir anlayışı REDDEDİYORUZ.
Sanatı, sanat kurumlarımızı ve sanatçımızı yok etmeyi amaçlayan padişah fermanlarını tarihin çöplüğüne atacağız. Heykelleri parçalayan, sanat eserlerinin içine tüküren, sergileri dağıtan, yazarını, oyuncusunu hapse atan, kültür merkezlerimizi yıkıma terk eden, en son “TÜSAK Yasası” ile sanatçıların ellerindeki enstrümanlara, sanat kurumlarına ait tüm mal varlıklarına el koymayı, devlet güvencesini ortadan kaldırıp sanatçıyı sokağa atmayı planlayan ortaçağ zihniyetine DUR diyeceğiz.

Ey sanat yıkıcıları, 90 Yıllık sanat geçmişimizi 12 yıllık iktidarınıza çiğnetmeyeceğiz.
Ey sanatın aydınlatan ışığından korkanlar, 90 yılın sanat birikimini yıkmaya sizin gücünüz yetmediği gibi hiçbir iktidarın gücü de yetmez ve yetmeyecektir.


Kararlıyız!
Sanatı, sanat kurumlarımızı ve sanatçılarımızı kurda kuşa yem ettirmeyeceğiz.
Kararlıyız!
Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün 1924’te ve 1934’te yaptığı gibi 2014 yılında da bizler, düzenleyeceğimiz Sanatçıların Birlik Kurultayı ile Cumhuriyet’in tüm kazanımlarına sahip çıkacak, sanatın aydınlığını gelecek yüzyıllara taşıyacağız! Bu, bizi yetiştiren ülkenin omuzlarımıza yüklediği bir sorumluluk, bir görev, bir seferberlik çağrısıdır. Türkiye’nin sanat ve sanatçı birikimi bu çağrının gereğini yerine getirme, bu görevi başarma gücüne sahiptir.
Bu kararlılıkla, biz aşağıda adları ve imzaları bulunanlar, tüm sanatçılarımızı iktidarın kurduğu, sanata, sanat kurumlarımıza ve sanatçılarımıza top yekun bir saldırı olan TÜSAK tuzağını bozmaya, ticarileştirme başta olmak üzere sanatı ve sanatçıyı tehdit eden tüm uygulamalarına, sanata ve sanatçıya müdahale ve sansürüne karşı “1924’ten 2014’e Sanatçıların Birlik Kurultayı”nda buluşmaya, sanatı ve hayatı savunmaya çağırıyoruz.


YAŞASIN SANAT!

YAŞASIN TÜRKİYE’NİN SANAT VE SANATÇI BİRİKİMİ!

Abdülkadir Günyaz
Adnan Biricik
Altuğ Dilmaç
Ataol Behramoğlu
Atilla Dorsay
Ara Güler
Ayla Algan
Ayşe Emel Mesci
Ayşe Kulin
Bedri Baykam
Bubi
Cem İdiz
Devrim Erbil
Duman
Edip Akbayram
Ekrem Ataer
Ekrem Kahraman
Elif İdiz
Erkan Can
Ertuğrul Ateş
Ferhan Şensoy
Fikret Otyam   
Filiz Ali
Füsun Demirel 
Genco Erkal
Gülriz Sururi
Gülseren Südor
Gülsin Onay
Güvenç Dağüstün
Hayati Asılyazıcı
Hıfzı Topuz
Hidayet Karakuş
Hüsamettin Koçan
Hüseyin Haydar
Işık Yenersu
İbrahim Balaban
İdil Biret
İlhan İrem
İlyas Salman
İnci Aral
İnci Özdil
İsa Çelik
İsa Çelik
Kaya Özsezgin
Kemal Kocatürk
Kerim Soysal
Kıraç
Kubat
Levent Kırca
Levent Üzümcü
Leyla Şahin
Mecit Ünal
Mehmet Aksoy
Mehmet Ali Kaptanlar
Meriç Sümen
Mesut İktu
Mine Tüfekçioğlu
Muammer Sun 
Muazzez İlmiye Çığ
Muharrem Pire
Murat Cem Orhan
Mustafa Bilgin
Mustafa Köz
Muzaffer Akyol
Müjdat Gezen
Nejat Yavaşoğulları
Nışan Şirinyan
Nurseli İdiz
Okday Korunan
Oktay Akbal
Orhan Aydın
Orhan Kurtuldu
Osman Şahin
Özdemir Altan
Özdemir Nutku
Payidar Tüfekçioğlu
Sali Turan
Sarper Özsan
Seden Kızıltunç
Selçuk Yöntem
Selva Erdener 
Serkan Koç
Seyyit Nezir
Sıdıka Özdil
Sumru Yavrucuk
Suna Kan
Sunay Akın
Suzan Aksoy
Tamer Levent
Tarık Akan
Tarık Günersel
Timur Selçuk
Tuna Kiremitçi
Tunç Günbay
Turgay Erdener
Tülin Onat
Volkan Konak
Vural Yıldırım
Yavuz Özkan
Yıldız Kenter
Yusuf Sezgin
Yücel Erten
Zafer Bilgin
Zafer Ergin 
Zeliha Berksoy
Zihni Göktay
Zuhal Tekkanat
Zülfü Livaneli

15 Mayıs 2014 Perşembe

SANAT ÖRGÜTLERİNDEN HÜKÜMETE İSTİFA ÇAĞRISI

Halkımıza ve basına duyurulur…

Soma’da hayatını kaybeden maden işçilerinin sayısı her saat artarken, yüzlerce işçi yerin altında kurtarılmayı bekliyor.

Umudumuz giderek tükenmekte.

AKP, Soma havzası ile ilgili günler öncesinden verilen meclis önermesini yok saymakta ve somut gerçeği karartmaktadır.

Başbakan: “Ölüm bu işin fıtratında var” diyerek ortamı germektedir.

Hükümetin Soma’da yaptığı ceset çıkarmak ve ölü sayısını gizlemeye çalışmaktan ibarettir.

Ne Başbakan ne Enerji Bakanı, ne Çalışma Bakanı ne cumhurbaşkanı ne de tek yetkili Soma Holding hakkında ne tek laf etmekte ne de ettirmekte.

Yüzlerce işçinin canı pahasına üretim maliyetini yüzde seksen beş oranında düşüren Patron, ağzını açamamakta… Kaçak olarak çalıştırılan işçilerin, madene sokulan 15 yaş sınırındaki çocukların hesabını verememekte.

Soma’da örgütlü Maden-İş Sendikası sessiz kalmakta... Türk-İş karanlığa saklanmakta… AKP mitinglerinde bayrak sallayan konfederasyonlardan ses çıkmamakta…

Tecrübeyle sabittir” ki başbakanının vatandaşa yumruk salladığı, müsteşarının maden işçisinin acılı yakınına tekme attığı bu hükümet suçlularıı bulamayacak, daha doğrusu buldurmayarak yaraları saramayacaktır.

Zenginliklerimizi sermayeye kendi menfaatleri uğruna peşkeş çekenler, dolayısıyla bu tür ölümlere neden olanlar mutlaka yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır.

Buradan yüksek sesle bağırıyoruz: İKTİDAR, İSTİFA EDEREK HÜKÜMET ETMEYİ DERHAL BIRAKMALIDIR.

Bu olay Türkiye’nin üzerine damlayan son kan damlası olmalıdır.

TEB (Tiyatro Eleştirmenleri Birliği)
Sanatçılar Girişimi
TYS (Türkiye Yazarlar Sendikası)
PEN Türkiye Merkezi
Kültür Sanat-Sen
Tiyatro Platformu
Türkiye Tiyatrolar Birliği
UPSD (Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği)


14 Mayıs 2014 Çarşamba

Soma Faciası‏




Değerli arkadaşlarımız,

Soma işçi cinayeti yüreklerimizi dağlıyor.
Sorumlusu ülkemizi yöneten AKP ve yandaşlığıdır.
Ölümlü işçi cinayetlerinde Avrupada 1., Dünyada 2. olmak ayıbı bu ülke yöneticilerinin alnındaki kara lekedir.
Halkımıza en içten saygıyla başsağlığı diliyor, acılara tutunmadan sorumlulardan hesap sorulması için insanlığı göreve çağırıyoruz.
Görünen açıktır.
Hırsız halen hırsız, katil halen katildir.
Reddediyoruz.

Sanatçılar Girişimi


*15 Mayıs Perşembe günü için sanatçı dostlarımızca yapılan TÜSAK için açıklama çağrısı ileri bir tarihe ertelenmiştir.

*Bu akşam saat 19.00 da Tünel'de buluşup Galatasaray'a yürüyerek o cinayeti protesto edecek olan TBB- TMOB-DİSK-KESK çağrısına katılım sağlanacaktır.

12 Mayıs 2014 Pazartesi

TÜSAK'a karşı, 15 Mayıs 2014 Perşembe, saat 14.00'de Ortaoyuncular'da‏

Değerli Sanatçımız;
TÜSAK yasa taslağına karşı, 15 Mayıs 2014 Perşembe günü, saat 14.00'de Ortaoyuncular-Ses Tiyatrosu (Ferhan Şensoy) İstiklal Caddesi'ndeki tiyatro binasında toplanıyoruz. Olayı protesto etmek ve tepki göstermek üzere basın toplantısına katılmanızı diler, sevgi ve saygılarımı sunarım. 
İnci Özdil
İlk Kadın Orkestra Şefi  

BASIN DUYURUSU
1924 yılında çıkarılan Sahne Sanatları Kanunu ile sanatın kurumsallaşmasını başarmış Genç Cumhuriyet'in yoktan var ettiği Sanat Kurumlarımızın kurumsal kimliklerini yok ederek, kurumsal yapıları dağıtılıyor ve ortadan kaldırılıyor.
GÜZEL SANATLAR GENEL MÜDÜLÜĞÜ ve ona bağlı olan, kuruluşu 1826 yılına dayanan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile birlikte 6 Devlet Senfoni Orkestrası,
Devlet Çok Sesli Korosu, Devlet Halk Dansları Topluluğu, tüm Devlet Halk Müziği ve Klasik Türk Müziği koro ve toplulukları,
DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, DEVLET OPERA ve BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ve bu Genel Müdürlüklere bağlı, Anadolu'nun her yerinde sanatın aydınlığını yayan Müdürlüklerin tamamı, yani 55 Sanat Kurumu TÜSAK Yasası ile kapatılmak istenmektedir.
Buna bağlı olarak çok kısa süre içerisinde Devlet Konservatuvarları ve sanat eğitimi veren tüm okullar, üniversitelerdeki bölümler ister istemez kapanacak, Ülkemiz tam anlamıyla ÇÖLLEŞECEKTİR!
Sanatçısını yitiren kurumlar yavaş yavaş kapanacak, bu durum özel sanat kurumlarına da yansıyacaktır.
Sanatçılar devlet güvencesinden yoksun bırakılacak, taşeron sisteminden daha kötü koşullarda, telefonla gereksinim duyulduğunda işe çağırılacak, gereksinim duyulmadığında ise açlığa mahkûm edilecektir. Uluslararası düzeyde rekabet edebilen sanatımız bu özelliğini kaybedecektir.
Yandaş sanatçı modeli gündeme gelecek, sanat ve sanatçı öz bağımsızlığını kaybede-
cektir. Daha önce özel kanunları ile koruma altına alınan Sanat Kurumlarımızın ÖZERK yapıları, kanunları ile birlikte bütünüyle ortadan kaldırılacak, TÜSAK Yasası ile siyasi iradenin emrine ve güdümüne sokulacaktır.
Sanatçılar siyasi iradenin görüşleri doğrultusunda hareket etmediği zaman, sanatçı adeta cezalandırılacak, her türlü olanaktan mahrum bırakılabilecek, hatta sanatçı mesleğini yapamaz duruma getirilebilecektir. Bu bir tek şeyi beraberinde getirir; ya yandaş sanatçı olacaksın, ya da yok olacaksın.
Yani sanatta YOZLAŞMA!

Bizim yapacaklarımız ise:

Türkiye'nin sanatla ilgili tüm kararlarını, iktidar tarafından göreve getirilen 11 yandaş kişinin karar ve sorumluluğuna bırakan bir anlayışı REDDEDİYORUZ. Heykelleri parçalayan, sanat eserlerinin içine tüküren, sergileri dağıtan, yazarını, oyuncusunu hapse atan, Kültür Merkezlerimizi yıkmaya kalkıp çürümeye terk eden Ortaçağ zihniyetine ve yıkıcılara DUR demek için buradayız.

55 Sanat Kurumumuzu 16 sayfalık, içeriği Atatürk öncülüğünde Cumhuriyet'in kazanımlarını yok etmeye yönelik padişah fermanlarını tarihin çöplüğüne atıyoruz.
TÜSAK Yasasının bir TUZAK olduğunu görüyor, bu tuzağa gelmeyeceğimizi söylüyoruz.
90 Yıllık sanat geçmişimizi 12 yıllık iktidarınıza çiğnetmeyeceğiz, 90 yıllık birikimi yıkmaya hiçbir iktidarın gücü yetmez, yetmeyecektir.
Bu nedenle tüm sanatçılarımızı Anadolu'nun her yerinden çağırıyor, sanatçılarımızın birliğini tüm Dünya'ya ilân etmek istiyoruz. Bu bir Seferberlik Çağırısıdır!
Sanatımıza, kurumlarımıza ve sanatçılarımıza sahip çıkacak, Türkiye'nin geleceğine sanatçı aydınlığını taşıma konusundaki kararlılığımızı ilan edeceğiz.
Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün 1924 yılından başlatarak 1934 yılında yaptığı kurultay gibi, 2014 yılında da bizler, sanatçıların birliğine damgasını vuracak, Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm kazanımlarına sahip çıkıyor, 1934'ten 2014'e sanatçıların Birlik Kurultayı'na tüm sanatçılarımızı ve sanat emekçilerini çağırıyoruz.
YAŞASIN SANAT!