Nihat Behram
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
nihat.behram@yurtgazetesi.com.tr
Giden yılda, İktidarbaşı ‘Yumurta atan öğrencilerin arkasında örgüt var!’ diye bağırıyordu. Dinlerken benim de ‘Keşke!’ diye bağırasım geldi! “Yumurta atanların arkasında örgüt var” diyor da, kendisine her gittiği yerde çiçek atan öğrencilerin arkası boş mu? Fıkrada, ‘Temel doping yapmış, ama anlaşılmasın diye yavaş koşmuş!’ diye anlatılır. Maşallah İktidarbaşı’nın ‘dopingli hâli’ ayan beyan: Kendine çiçek atanlara “Siz neden yumurta atmıyorsunuz?” diye soruyor! Onlar karşılamacı. Arkalarındakcemaatçe gül ve gülsuyuyla teçhizatlandırılmaları doğal. Bizimkiler kovalamacı. Bu yıl, elleri yumurtalı da olsa arkaları boş geçti. Dilerim yeni yılda boş kalmaz. İçişleri Bakanı’ysa, polisin vahşice saldırdığı her olaydan sonra, “Polis öğrencileri değil, öğrenciler polisi dövdü!” dedi durdu. Şu gelecek hissine, şu öngörüye bak! İçimden ona da ‘Keşke!’ diyesim geldi.
Telefonda bu duygumu anlattığım arkadaşım, “Aman dikkat et, dinleniyor olabiliriz!” diye uyardı. Ağzıma takılmış bir kere, yine “Keşke!” diye söylendim. Yağdırdığım lânetin bana verdiği keyfi görmüş olsaydı, telefonun kaşifi Graham Bell şaşırırdı! Duyma özürlü annesi ve eşinin mâsumane sessizliğine çare ararken telefona ulaşan Bell, telefonun ‘izleme aygıtı’ olacağını düşünmüş olsa, ona da bir çare arar mıydı acaba? O iş de bize kaldı! İki kişinin arasına sinsice giren 3. şahsı karanlık ininde kıstırıp darbeleme işi! Keşke şimdiye kadar yapılmış olsaydı! Bu yıl geçti artık; ‘keşke’li dileğim yeni yıla!
Şimdi “Aaa ne dedin ne?” diye ‘darbe’ sözüne takılmayın. Geçtiğimiz yıl darbe izini yer üstünde, yeraltında, gazeteci evinde, hastane girişinde, kaset içinde, leptop tuşunda, hela taşında, şarkı sözünde, sevda yarasında, kitap arasında o kadar aradılar ki dilimize pelesenk oldu! Üstelik, “Aaa!” şaşkınlığı, böyle sıradanlaşmış durumlarda gösterilmeyecek kadar önemlidir. Kara da olsa, başımızda “Ak” ile başlayan bir parti var. Âdemoğlu Amentü’yle Avuç Açıp, gökten topladığı Ahiret mayasını ‘Amin!’ diye alnına çalmıyor mu? (Gerçi benim ona da ‘Keşke tutsa!’ diyesim gelir.) Kutsal kitap yorumcusu ulemanın “Ahiret tarlası” diye zikrettiği dünyamızda ‘zorunlu din ezberi’ hocası, elinde değnek , Aferin’le Azar arasında dolanmaz mı? Bütün kıta adları boşuna mı “A” ile başlar? Sanırım benim Ayaklanma tutkum da “A” sından geliyor! Tamam, darbe kötü ve bu konuda ‘toplumsal mutabakat’ sağlandı! Peki, halkın zulme karşı ayaklanması? ‘Ayrıntı’yı değil ‘Asıl’ı soruyorum: iyi mi kötü mü? ‘Kötüdür, o da darbe sayılır’ diyenle ne konuşayım? Bırakın şimdi “A” nın altında “D” izi aramayı! Yeni bir yılın dileğinden söz ediyorum. Yani: ‘Ampül’ün, Amentü’nün, Amin’in şükredip secdeye çağıran ‘A’sından değil, Ateşin, Aklın, Âsiliğin diklenip zalimle hesaplaşmaya çağıran ‘Alfabe’sinden. Yeni yıl için ülkeme ve dostlarıma bu duyguyla dilek sunmaya hakkım yok mu?
Bir bu soru olsa iyi! Kafam yanıtını arayan sorularla karmakarış. İşte birkaçı: Ekmeğine yağ sürdüğün iktidara karşı ekmek kavgası verilir mi? Hadi, yılgınlığın dokunulmazlığı var, hainliğin de var mı? İnsanın güvenmediği şeye inanması mümkün mü?… Soruları sürdürsem sonu gelmez. ‘Hayır dememek için kafasız olmak gerekir!’ diye düşünseniz de, bu ve benzeri sorulara toplumumuz toptan “Evet” çekmedi mi? Bütün köşe başlarında, ‘dokunaklı’ yılgınlıktan ‘dokunulmaz’ hainliğe terfi etmişlerin saltanatı yok mu? Geçtiğimiz yıl vatandaşın kafası böyle çalıştı! Hamamböceği 9 gün kafasız yaşayabilirmiş! Ölümüyse, kafasızlığından değil, açlığından olurmuş! Örnek alınacak hâl değil! Keşke insan, insan olduğunun farkında olsa! Dilerim insan aklı ve zekâsı kazanır. Yeni yılda...
Kaybeden insanlık düşmanlığı, kazanan insani özlemlerimiz olsun! Keşke…yeni yılda!
_____________________________________________________
Dörtlük
İnsanı ufkuna ulaştıran özlemleridir
Boğulur özlem duymayan insan tekdüzelikte
Özlemlerin bir yanı sessiz bir yanı gürültülü
Özlemiyle yarışmayan körelir kölelikte
Telefonda bu duygumu anlattığım arkadaşım, “Aman dikkat et, dinleniyor olabiliriz!” diye uyardı. Ağzıma takılmış bir kere, yine “Keşke!” diye söylendim. Yağdırdığım lânetin bana verdiği keyfi görmüş olsaydı, telefonun kaşifi Graham Bell şaşırırdı! Duyma özürlü annesi ve eşinin mâsumane sessizliğine çare ararken telefona ulaşan Bell, telefonun ‘izleme aygıtı’ olacağını düşünmüş olsa, ona da bir çare arar mıydı acaba? O iş de bize kaldı! İki kişinin arasına sinsice giren 3. şahsı karanlık ininde kıstırıp darbeleme işi! Keşke şimdiye kadar yapılmış olsaydı! Bu yıl geçti artık; ‘keşke’li dileğim yeni yıla!
Şimdi “Aaa ne dedin ne?” diye ‘darbe’ sözüne takılmayın. Geçtiğimiz yıl darbe izini yer üstünde, yeraltında, gazeteci evinde, hastane girişinde, kaset içinde, leptop tuşunda, hela taşında, şarkı sözünde, sevda yarasında, kitap arasında o kadar aradılar ki dilimize pelesenk oldu! Üstelik, “Aaa!” şaşkınlığı, böyle sıradanlaşmış durumlarda gösterilmeyecek kadar önemlidir. Kara da olsa, başımızda “Ak” ile başlayan bir parti var. Âdemoğlu Amentü’yle Avuç Açıp, gökten topladığı Ahiret mayasını ‘Amin!’ diye alnına çalmıyor mu? (Gerçi benim ona da ‘Keşke tutsa!’ diyesim gelir.) Kutsal kitap yorumcusu ulemanın “Ahiret tarlası” diye zikrettiği dünyamızda ‘zorunlu din ezberi’ hocası, elinde değnek , Aferin’le Azar arasında dolanmaz mı? Bütün kıta adları boşuna mı “A” ile başlar? Sanırım benim Ayaklanma tutkum da “A” sından geliyor! Tamam, darbe kötü ve bu konuda ‘toplumsal mutabakat’ sağlandı! Peki, halkın zulme karşı ayaklanması? ‘Ayrıntı’yı değil ‘Asıl’ı soruyorum: iyi mi kötü mü? ‘Kötüdür, o da darbe sayılır’ diyenle ne konuşayım? Bırakın şimdi “A” nın altında “D” izi aramayı! Yeni bir yılın dileğinden söz ediyorum. Yani: ‘Ampül’ün, Amentü’nün, Amin’in şükredip secdeye çağıran ‘A’sından değil, Ateşin, Aklın, Âsiliğin diklenip zalimle hesaplaşmaya çağıran ‘Alfabe’sinden. Yeni yıl için ülkeme ve dostlarıma bu duyguyla dilek sunmaya hakkım yok mu?
Bir bu soru olsa iyi! Kafam yanıtını arayan sorularla karmakarış. İşte birkaçı: Ekmeğine yağ sürdüğün iktidara karşı ekmek kavgası verilir mi? Hadi, yılgınlığın dokunulmazlığı var, hainliğin de var mı? İnsanın güvenmediği şeye inanması mümkün mü?… Soruları sürdürsem sonu gelmez. ‘Hayır dememek için kafasız olmak gerekir!’ diye düşünseniz de, bu ve benzeri sorulara toplumumuz toptan “Evet” çekmedi mi? Bütün köşe başlarında, ‘dokunaklı’ yılgınlıktan ‘dokunulmaz’ hainliğe terfi etmişlerin saltanatı yok mu? Geçtiğimiz yıl vatandaşın kafası böyle çalıştı! Hamamböceği 9 gün kafasız yaşayabilirmiş! Ölümüyse, kafasızlığından değil, açlığından olurmuş! Örnek alınacak hâl değil! Keşke insan, insan olduğunun farkında olsa! Dilerim insan aklı ve zekâsı kazanır. Yeni yılda...
Kaybeden insanlık düşmanlığı, kazanan insani özlemlerimiz olsun! Keşke…yeni yılda!
_____________________________________________________
Dörtlük
İnsanı ufkuna ulaştıran özlemleridir
Boğulur özlem duymayan insan tekdüzelikte
Özlemlerin bir yanı sessiz bir yanı gürültülü
Özlemiyle yarışmayan körelir kölelikte
http://www.yurtgazetesi.com.tr/%E2%80%9Ckeske%E2%80%9Dli-yeni-yil-dilekleri-makale,2980.html
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.