21 Aralık 2012 Cuma

Ulusal Kanal canlı yayın duyurusu..

SANATÇILAR GİRİŞİMİNİN 23 Aralık 2012, Pazar günü saat 17.00'de gerçekleştireceği "Ferman Padişahın Ülke Bizimdir" adlı BÜYÜK BULUŞMAYA
CHP Genel Başkanı Sn.KEMAL KILIÇDAROĞLU da katılacaklardır.
Gecenin Sunumunu Orhan KURTULDU ve Ayşegül ALPAK yapacak.
Etkinliği ULUSAL KANAL Canlı olarak yayınlayacak.
Etkinliğe gelemeyen dostların izlemesi ve paylaşması dileğiyle.
http://www.ulusalkanal.com.tr/canliyayin/canliyayin.html


BÜYÜK BULUŞMA / Ataol Behramoğlu


BÜYÜK BULUŞMA


   

   Sanatçılar Girişimi'nin çağrısıyla 23 Aralık Pazar günü (yarın)saat 17.00-23.00 arasında, Bostancı Gösteri  Merkezinde, sanatın çeşiti alanlarından elliye yakın sanatçı, izleyicileriyle  Büyük Buluşma'da bir araya geliyor..   
     Bu gerçekten de büyük bir buluşmadır.  Çünkü sanat ve kültür yaşamımızın çok seçkin değerleri , ilk kez bu kadar büyük bir sayıda,  binlerce kişi olacağını tahmin ettiğimiz  büyük bir izleyici kitlesiyle buluşacak...
      Bu yılın 29 Şubatında “Reddediyoruz” başlıklı basın duyurusuyla varlığını ilan eden Sanatçılar Girişimi, o bildiride ve o günkü basın toplantısı sırasında  yapılan konuşmalarda dile getirilen  “nerede adaletsizlik varsa bizi  karşısında bulacaktır
sözünü tutarlılıkla izleyerek, sayısız adaletsizliğe sahne olan 2012 yılını “diktaya, korkuya, adaletsizliğe, sanat ve sanatçı düşmanlığına karşı” Büyük Buluşmayla kapatıyor...
       Büyük Buluşma çağrısında yer alan “Ferman Padişahın, Ülke Bizimdir” savsözü, Dadaloğlu’nun, Pir Sultan Abdal'ın kişiliğinde bu ülkenin gelmiş geçmiş bütün halk kahramanlarına bir selam olduğu kadar, zulüm ve adaletsizlik  erbaplarına da çok ciddi bir uyarı olarak görülmelidir...
                         ***                           ***                           ***
     İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, siyaset tarihimize Adaletsizlik ve Kanunsuzluk Partisi olarak geçme olasılığı çok fazladır.
      10 yıllık iktidarları süresince, ülkemizin satılmayan, yağmalanmayan bir zenginliği kalmadı.
        Kentsel dönüşüm adı altında rantsal bölüşüm insafsızca, gözü dönmüşçe sürdürülmekte.
       Buna karşılık, üretim anlamında sözü edilebilir  bir etkinliklerinin olmadığını söylemek abartı sayılmamalıdır.
     İşsizlik, yoksulluk bu iktidar döneminde yükselişe geçti ve hızla yükselmeyi sürdürüyor.
       Köylü, memur, küçük esnaf, perişan durumdadır.
          Türkiye gibi büyük, soylu, onurlu bir ülkenin  sadaka ekonomisiyle  yönetilemeyeceği, gün geçtikçe daha iyi görülüp anlaşılmaktadır.
     Hukuk, yargı, hiçbir zaman, bu iktidar döneminde olduğu kadar saygınlığını yitirmedi.
    Özel yetkili kılınmış, mahkeme görünümlü bir takım kuruluşlar, ne hukukla ne vicdanla ne en sıradan insan haklarıyla bağdaşabilir uygulamalarını  sürdürmekteler.
      Sonuçta ,demokrasinin temel ilkesinin, esasında yargı bağımsızlığı demek olan “kuvvetler ayrılığı” kuralının tümüyle ortadan kaldırılmasının dikte edildiği bir evreye ulaştık.
    Getirildiğimiz nokta, Abdülhamit Anayasasının, 2. Meşrutiyetin de gerisindedir.
     Eğitim alanında yapılanlar , başka bütün alanlarda olduğu gibi, Cumhuriyetle elde edilmiş  evrensel kazanımların ters yüz edilmesidir.
     Bir savaşın eşiğine getirilmiş olmamız ise, hiç kuşkusuz, bu ülkeye karşı işlenmekte olan bir savaş suçudur...
               ***                               ***                            ***
   Bu baskı ve gericilik ortamında sanat ve kültür yaşamımız da payına düşeni aldı.        
   Hangi birinden başlayalım...
    Heykele ucube denilmesi, ender yetişebilen bir müzisyenimize alçakça saldırılar, tiyatro ve sinema alanında baskı, sansür ve doğal sonucu olarak korku ve oto sansür, resim galerileri ve müzik dinletilerinin   basılması; yargılanan yazarlar ,çevirmenler, karikatüristler; iktidar eliyle açılan sayısız para ve ceza davaları ; balerinlerin evrensel giyim kuşamlarını ve TV  dizilerini yönlendirmeye kadar uzanan bir pervasızlık, bütün bu alanlarda egemen olan korku, kuşku, tehdit ve mutsuzluk...
        Bu ülkenin ortak vicdanı demek olan Sanatçılar Girişimi, onu oluşturan yüzlerce sanatçının temsilcisi olarak büyük bir sanatçı topluluğuyla, bütün halkımızı yarınki Büyük Buluşmaya çağırıyor…
     Binlerce kişilik gösteri merkezine  sığmayacağımızı biliyoruz.
     Fakat önemli olan bir ucundan da olsa bu büyük buluşmada bir araya gelmektir…
     Diktaya, korkuya, adaletsizliğe,  sanat ve sanatçı düşmanlığına karşı;  ülkemizin bağımsızlığı; insanımızın özgür, çağdaş, aydınlık geleceği için...

Cumartesi Yazıları/221212
http://behramogluataol.blogspot.com/

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

AYDINLANMA... / Ataol Behramoğlu


AYDINLANMA…




   Goethe’nin son sözlerinin “Biraz daha ışık…”olduğu söylenir.
   Bunun bir söylenti mi, gerçek mi olduğunu bilmiyorum.
   Fakat ölümün bir başka adının karanlık olduğunda kuşku yok.
   Yaşam ise öncelikle ışık, aydınlık demektir…

         ***                             ***                   ***

   Aydınlanma kavramı toplumsal ve felsefi anlamıyla 18. yy. Fransız aydınlanmacılarıyla başlıyor.
    Daha öncesi eski Yunan felsefesidir.
    Aydınlanma, akıl demektir.
    İnsan yeryüzündeki karanlığı aklıyla aydınlatmaya koyulmuştur.
    Benimle bugünlerde yapılan bir söyleşide “Neyin mucidi olmak isterdiniz?” sorusunu, “Ateşin…” diye yanıtladım.
     Ateşi keşfeden insan,  dünyayı aydınlatma yolunda ilk adımı atan kişidir.
     Karanlığı kendi becerisiyle aydınlatabildiğini gören insan, kendinde, insan oluşunda , tanrısal bir gücün varlığını da duyumsamış olmalıdır…

           ***                           ***                      ***

     Eski Yunan düşünürleri, dünyayı, evreni, insanı, inançlarla, mitlerle, söylencelerle değil, akılla, maddeyle, mantıkla, açıklamaya çalıştılar.
     İnsanın insanlaşma sürecinde en sağlam altyapı katmanı, bu düşüncelerin toplamıdır.
      Aydınlanmanın temeli, bu akılsal arayışlar ve buluşlardır.
      İnsanlaşma dediğimiz şey, bir aydınlanma sürecidir.
       Bu süreç devam ediyor ve belki hiçbir zaman sona ermeyecek.
       Çünkü aydınlanmanın sona erdiği yerde yaşam tekrara dönüşmüş olur.
        Dünyanın ışığına gözlerini açan her yeni bebek, aydınlanma yolunda yeni bir olanak demektir.
       Aydınlanma arayıştır, yenilenmedir, bitimsiz ve  doyumsuz bir keşif ve  yaratış  ve yaratılış olgusudur…

               ***                                  ***                                   ***

         Goethe kendi çağında, kendi kişisel yaşamında, aydınlanmanın ışığını en ilerilere taşımış bir düşünür ve yaratıcıydı.
       Biraz daha ışık isteği, ölüm bilinmezliğinin karanlığı karşısında doğaötesi bir korku ya da ürpertiden çok, aklın aydınlığını biraz daha yaşamak tutkusuyla;
araştırmayı, düşünmeyi, yaratmayı biraz daha sürdürmek arzusuyla ilgili olmalı…
     Fakat eninde sonunda bu bir bayrak yarışı gibidir kuşkusuz…
     Geçmişten aldığımız aydınlanma mirasını her yeni kuşak kendi katkılarıyla geleceğe taşıyacaktır…
     Geleceğin karanlık belirsizliği, tıpkı ölümünki gibi, belki hiçbir zaman tam olarak aydınlanmayacak.
      Belki bir şeyler hep belirsiz ve karanlık kalacak…
     Fakat insan araştırmaktan, yeniyi araştırma tutkusundan, karanlığı aydınlatma arzusundan hiçbir zaman vazgeçmeyecek…
       Çünkü aydınlanma savaşımın bir parçası olmak, karanlığı bir ucundan da olsa aydınlatma savaşımında bir sıra neferi bile olabilmek, insan olarak yaşanabilecek hazların en büyüklerindendir…
      Günümüz dünyasının egemen güçleri, adları ve sanlarıyla söyleyecek  olursak  kapitalizm ve emperyalizm, dünyayı yeni bir ortaçağ karanlığına doğru sürüklemekteyken, insanlığın büyük aydınlanma mirasının bayraktarı olabilenlere  ne mutlu!
       Ateşi keşfeden insanın günümüzdeki sürdürümcüleri onlardır…
  
http://behramogluataol.blogspot.com/

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

18 Aralık 2012 Salı

UPSD: ESKİŞEHİR’DE SANATÇI EMİN GÜLÖREN’İN UĞRADIĞI NÜ SANSÜRÜ KABUL EDİLEMEZ!

Sayı: 2109/186 18.12.2012
UPSD: ESKİŞEHİR’DE SANATÇI EMİN GÜLÖREN’İN UĞRADIĞI NÜ SANSÜRÜ KABUL EDİLEMEZ!

Sanatçı Emin Gülören’in 15 Aralık 2012’de Eskişehir Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde Belediye Başkanı Sayın Yılmaz Büyükerşen’in de katılımıyla açılan “Artnüyet” başlıklı sergisi, 17 Aralık Pazartesi sabahı itibariyle inandırıcı hiç bir gerekçe gösteremeden kapatılmıştır. Sanatçıya haber verme gereği bile görülmeden Emin Gülören’in resimleri galeriye ulaşan bir telefondan gelen bir talimat ile yere indirilip sergi fiilen sona erdirilmiştir.

Son birkaç yılda üst üste anıtlardan heykellere, sergilerden dizilere, tiyatrolardan filmlere gazetelerden internete süren sansür furyası bu sefer de sanki piyango Eskişehir’e çıkmışçasına bu kentte sergilenen, aslında gayet olağan ve normal olan bir nü sergiyi seçmiştir.

Çağdaş Türkiye’nin ifade ve sanatsal yaratım özgürlüğü sanki laik-demokratik bir hukuk devletinde yurttaşların anayasal hakları askıya alınmışçasına ortadan kaldırılabilmektedir. Olay artık en sade insan bedeni tasvirlerini kapsayacak kadar çığırından çıkmış, Türkiye en gerici ülkelerde görülebilecek çağdışı yorum ve bunu takip eden uygulamaların bahtsız bir merkezi haline gelmiştir.

Sayın Kültür ve Turizm Bakanı’nı konuya acilen müdahale etmeye ve kapatılan sergiyi tekrar açmaya davet ediyoruz. Sözde evrensel standartlarda AB demokrasi kriterleri peşinde koşan bir ülkede, böylesine traji-komik olayların yaşanabilmesi, düşündürücüden öte dehşet vericidir.
Toplumun ve medyanın bu uygulamalara alışması ve kabullenmesi Türkiye’nin geleceği adına bizi bekleyen en büyük tehlikelerden biridir.
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

Bedri Baykam
Başkan
UPSD

Yönetim Kurulu
Bahri Genç
TijenŞikar
Turan Büyükkahraman
Murat Havan
Denizhan Özer
Ekin Onat vonMerhart

15 Aralık 2012 Cumartesi

Baskıya, korkuya, adaletsizliğe, sanat ve sanatçı düşmanlığına karşı BÜYÜK BULUŞMA’ya davetlisiniz.


"BU ÜLKE İÇİN ONURLARINI BİRLEŞTİREN SANATÇILAR, 23 ARALIK GÜNÜ SAAT 17.OO DA BOSTANCI GÖSTERİ MERKEZİ'NDE DOSTLARIYLA KOL KOLA OLACAKLAR
ROMANLAR-ÖYKÜLER- ŞİİRLER-
ŞARKILAR-OYUNLAR-HEYKELLER-RESİMLER-FİLMLER VATAN SATICILARINA KARŞI SET OLACAKLAR. GELİN BİRLİKTE 
OLALIM. 
FERMAN PADİŞAH'IN ÜLKE BİZİMDİR"
Orhan Aydın