15 Nisan 2019 Pazartesi
KAZANILMIŞ SEÇİMİN TEKRARI OLAMAZ
31 Mart 2019 belediye seçimlerinin İstanbul’daki galibi açık arayla sayın Ekrem İmamoğlu’dur.
İktidar partisi, İstanbul seçmeninin, bütünüyle milletimizin ve uygar dünyanın gözleri önünde,
bu gerçeği yok saymak, tersine çevirmek ve kirletmek için, hukuk ve vicdan ölçülerini son haddine kadar zorlamakta ve sonuçta da seçimin iptal edilmesini sağlamak amacıyla elinden geleni ardına koymayacağı görülmektedir.
Buna izin verilemez.
Yalanın bu kadar pervasızlaşmasının sadece en temel demokrasi ve insan hakları değerlerini değil, bütün bir toplumun vicdanını yaraladığı, her türlü ahlâk ve adalet ölçülerini ayaklar altına aldığı görmezden gelinemez.
Başta iktidar partisi yöneticileri olmak üzere konuyla ilgili herkesi, sesimizin olanca gücüyle haykırarak uyarıyoruz.
Açık arayla, hakkıyla kazanılmış bir seçimin iptali ve yenilenmesi, kazanan tarafın yenilgiyi en başta kabul etmesinden başka bir anlam taşımayacaktır.
Çünkü sonuç aynen ve hatta daha büyük oy farkıyla kazanılacak olsa bile, bugünkü sonucu kabul etmeyen tarafın gelecekteki yenilgiyi kabul edeceğinin hiç bir güvencesi yoktur.
Kaldı ki seçim yenilenecek olursa 31 Martta heyecanla sandığa giderek iktidar partisine karşı oy kullanan yurttaşların, oylarının hiçe sayılmış olması duygusuyla tekrar ve istekle oy kullanmaya gidecekleri çok kuşkuludur.
Bizler, Türkiyenin onurlu, vicdanlı, yurtsever, yürekleri insan sevgisi ve adalet duygusuyla çarpan sanatçıları, bu kirli oyunlara karşı sadece sanatımızla değil, gerekirse göğüs göğüse mücadeleye de hazır olarak da geçit vermeyeceğiz.
Çünkü yalanın ve tehdidin egemen olduğu bir ortamda ne sanat, ne hukuk, ne insanlık varolabilir.
Ülkemizin göz göre göre yok edilişi karşısında suskun ve eylemsiz kalınamaz.
Bütün toplumu, bütün sivil toplum örgütlerini, bütün yurtseverleri, herkesi, seslerini tek bir haykırışa, güçlerini tek bir yumruğa dönüştürmeye çağırıyoruz.
İktidarı aklı selime, muhalefeti kitlesel eylemliliğe, başta Yüksek Seçim Kurulu olmak üzere ilgili bütün kuruluşları hukukun gereklerini acilen yerine getirmeye ve aksi girişimlerin yaratacağı büyük yıkımların suçu ve günahı altına girmemeye davet ediyoruz.
Son bir çağrımız, İktidar Partisinin ve Yüksek Seçim Kurulunun, büyük çoğunluğuyla bizlerin okurları ve izleyicileri olan çocuklarınadır.
Sizler bu ülkenin gelecekleri, aydınlık yarınlarının umutlarısınız.
Babalarınızı uyarın. Onların hukuk dışı girişimlerini eleştirmekten çekinmeyin.
İnanın ki sizlerin çabaları bizlerin söylediklerinden daha da etkili olabilecektir.
İstanbul Belediye seçimleri açık arayla sayın Ekrem İmamoğlu lehine sonuçlanmıştır.
Hiçbir yalan, tehdit, yanıltma ve kirletme çabası bu gerçeği değiştiremez, değiştiremeyecek.
Öyleyse işe ilk önce ve hemen, “gönül belediyeciliği kazandı” yalanıyla İstanbul’un her yanını kaplayan ve çirkinleştiren görsel kirliliğe son vermekle başlanmalıdır.
Türkiye bu coğrafyada bin yılı aşkın onurlu var oluşu ve iki yüz yılı aşkın demokrasi mücadeleleri tarihiyle bütün bu çirkinlikleri değil , en güzel, en onurlu, en aydınlık bir yaşamı haketmektedir.
Canlarımız pahasına da olsa bu hakkımızı kimseye çiğnetmeyiz, çiğnetmeyeceğiz.
15.04.2019
SANATÇILAR GİRİŞİMİ DÖNEM SÖZCÜLERİ
Ataol Behramoğlu
Orhan Aydın
9 Şubat 2019 Cumartesi
SANATÇILAR GİRİŞİMİ NAZLI MASATÇI’NIN YANINDADIR
Sanatçıya ve sanata sevgisizlik, adaletsiz ve hukuksuz söylemler ve uygulamalar devam ediyor.
Bunun son bir örneği değerli tiyatro sanatçısı, yönetmen ve oyuncu arkadaşımız Nazlı Masatçı’nın tutuklanması ve şu anda İzmir-Şakran Kapalı Kadın Cezaevinde bulunuşudur.
Mahkûmiyet ve sonucundaki tutuklama gerekçesi ise, Masatçı’nın, yöneticisi olduğu(yine haksız bir uygulamayla kapatılan) İzmir Yenikapı Sanat Tiyatrosunca “vicdani ret” konulu bir etkinlikte sahnelenen Palto adlı oyundur.
“Vicdani ret” insana ve vicdana ilişkin hukuksal bir hakkın kullanılması demektir.
Rus ve dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Nikolay Gogol’ün dünyaca ünlü bir yapıtından uyarlanan”Palto”nun, suçlama, mahkûmiyet ve tutuklama konusu olması ise, kültüre, sanata, hukuka ve ülkeye karşı işlenmiş bir suçtur.
Sanatçılar Girişimi bu türden hukuk dışılıklara,sanat ve sanatçı düşmanlığına karşı savaşımını bir an bile geri adım atmaksızın sürdürecektir.
Nazlı Masatçı yalnız değildir.
Sanatçı arkadaşımızın tutuklu bulunduğu İzmir Şakran Kapalı Kadın Cezaevi önünde, 11 Şubat Pazartesi saat 14.00 ' de gerçekleştireceğimiz dayanışma etkinliğimize bütün sanatçılarımızı, sanat severlerimizi, sanatın ve yaşamın aydınlığından yana herkesi bekliyoruz.
SANATÇILAR GİRİŞİMİ
24 Aralık 2018 Pazartesi
SANATÇILAR GİRİŞİMİNİN UYARI VE ÇAĞRISI
Siyasal yönetimin en yetkili kişileri
ve çevrelerince sanata, sanatçıya, aydına ve aydınlanmaya
yönelik ağır suçlama ve ötekileştirme söylemleriyle yıkıcı
uygulamaların son bir örneği tiyatromuzun iki saygın çınarını,
Sayın Metin Akpınar’ı ve Sayın Müjdat Gezen’i hedef alan
tehdit ve yargı süreci olmuştur.
Ayrıntıya girmeye gerek görmeksizin
dile getirilecek olursa, Metin Akpınar’ın söz konusu TV
programındaki sözlerinin asıl ve temel içeriği, her farklı
düşüncenin bir arada, şiddetsiz, barışçıl bir ortamda var
olma hakkı demek olan demokrasi vurgusudur.
Akpınar konuşmasında kökten
dincilik ve etnik ayrımcılık gibi bugün sadece bizim ülkemizde
değil, bu coğrafyada ve belli ölçülerde bütün ülkelerde var
olan bölücü, ayrıştırıcı eğilim ve uygulamaların
tehlikesine dikkat çekmiş ve sonucun sadece bu tür yönelimlerin
sorumluları için değil, söz konusu ülkeler için de kaçınılmaz
bir yok oluş olacağını vurgulamıştır.
Bunlar demokrasi ve aydınlanma
yandaşlarının tek bir kişi ya da kuruma değil, tehlikenin
kendisine yönelik ortak kaygı ve düşünceleridir.
Ülkemiz sanatının Metin Akpınar ve
Müjdat Gezen gibi en üst düzeyde değer sahibi, saygın
sanatçılarının düşüncelerinden ötürü yargılanarak adli
kontrol ve yurtdışı yasağı gibi yargı kararlarıyla sanık
konumuna düşürülmeleri sadece ve ancak ülkemizin uygar dünya
kamuoyundaki imajında yeni yaralar açacak, kendi ülkemiz içinde
de yeni bölünme ve düşmanlıklar yaratacaktır.
Sanatçılar Girişimi sözcüleri ve
katılımcıları olarak Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’e yönelik
bu kabul edilemez uygulamalara son verilmesini, Akpınar ve Gezen’in
yalnız olmadıklarının bilinmesini istiyor, bütün sanatçı
arkadaşlarımızın bu açıklamamıza destek imzalarını
bekliyoruz.
Ataol Behramoğlu
Orhan Aydın
Bedri Baykam
Genco Erkal
Rutkay Aziz
Edip Akbayram
Nihat Behram
Cihat Tamer
Vecdi Sayar
14 Ağustos 2017 Pazartesi
SANATÇILAR GİRİŞİMİ’NDEN ULUSLARARASI ANTALYA FİLM FESTİVALİ HAKKINDA DUYURU
ULUSAL
FİLM YARIŞMASI KATEGORİSİ BAŞKA KENTE TAŞINMALIDIR!
14.08.2017
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin
Uluslararası Antalya Film Festivali’nde yer alan “Ulusal film
yarışması kategorisi”ni iptal etmesi, sinemaya doğrudan
indirilmiş en büyük darbelerden biridir.
İktidar olduklarından bu yana her
türlü engellemeyle sanatın ve sanatçının önünü kesen yasakçı
AKP zihniyeti, yine zorbalıkla ulusal sinemamızın özgürce
gelişimi ve izleyicisine ulaştırma yönündeki bir olanağı yok
etme çabasındadır. Reddediyoruz.
Uluslararası Antalya Film Festivali bu
yıkıcı zihniyetten geri alınana ve festival, ulusal sinemamız
başta olmak üzere, gerçek sahiplerine iade edilene kadar,
oldu-bittiye getiren bu karara karşı durulmalıdır. Bu durumda,
çalışan ve üreten tüm sinemacılara somut önerimiz,
Uluslararası Antalya Film Festivali’ne katılmamaları, ve
festival asıl kimliğini tekrar kazanana kadar ulusal film
yarışmasının bir başka kentte yapılmasının sağlanmasıdır.
Böylece Uluslararası Antalya Film Festivali tekrar eski kimliğine
kavuşana kadar kesintiye uğramaksızın gelenekselleşmiş yaratıcı
kimliğini sürdürmüş, ödüller verilmeye devam edilmiş
olacaktır.
Sanatçılar Girişimi bu konudaki
çalışmalarını sürdürecektir.
1 Temmuz 2017 Cumartesi
An Appeal for Nuriye Gulmen and Semih Ozakça
AN İMMEDİATE APPEAL BY THE ARTİSTS İNİTİATİVE TO THE TURKİSH AND WORLD PUBLİC OPİNİON, ABOUT THE HUNGER STRİKE OF MS NURİYE GULMEN AND MR SEMİH OZAKCA AT THEİR 116TH DAY!At the present stage of the hunger strike they are launching to return to their duties, the academician Nuriye Gulmen and teacher Semih Ozakca, who are among the thousands of state officials been abolished by the decree of the law within the scope of the State of Emergency without showing any legal justification, have come to the limit of consciousness loss and death.Whereas it could have been enough if the authorities had stateda single conscientious, rational, hopeful sentence that reassessed their situation to return to their duties in order for these two young educators to give up their actions that have endured death,; right to the contrary it’s appalling and disappointing that they were arrested, more to that, the distinguished intellectuals and artists who expressed their concerns in this direction were threatened by the Ministry of Interior.We are constantly observing with anxiety and in deep pain the situations of those who initiate this action for the sake of law and justice, and again we are unable to prevent the tragic ending approaching rapidly.Their deaths will not only be an irreparable loss for themselves and their relatives, but will open a new and profound wound in the already negative image of our country in front of the public conscience.We are in the belief that this humane and heroic resistance of Nuriye Gulmen and Semih Ozakca has succeeded inenlightening the public as the speaker of thousands of state workers who have lost their jobs. But the ending or continuing their actions is, of course, a decision, which they will give with their own free will.We, once more, would like to warn the authorities and the concerned parties: In this unequal struggle, please give up stubbornness! Do not delay anymore to take all necessary steps to get them back to life.We also have another appeal to the people of the World, to the peaceful and humane people and to all organizations and governments: It’s a legal right and duty to urge the authorities in Turkey to comply with universal human rights, as well as the legal and conscience criteria and to strive for results so that Nuriye and Semih don’t die.Let's stop this crime in alliance.THE ARTISTS’ INITIATIVE(Sanatçılar Girişimi)
30 Haziran 2017 Cuma
TÜRKİYE VE DÜNYA KAMUOYUNA ACİL ÇAĞRI
Hiçbir
yasal gerekçe gösterilmeksizin Olağanüstü Hal kapsamında Kanun
Hükmünde Kararnamelerle görevlerine son verilen binlerce kamu
görevlisi arasında bulunan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen
Semih Özakça, görevlerine dönmek amacıyla başlattıkları açlık
grevinin bugünkü aşamasında bilinç yitimi ölüm sınırına
gelmiş bulunmaktadırlar.
Bu
iki genç eğitimcinin ölüm sınırına dayanmış olan
eylemlerinden vazgeçmeleri için durumlarının yeniden
değerlendirilerek görevlerine iade edilebilecekleri yönünde
yetkililerce tek bir vicdani, akılcı, umut verici cümle
söylenmesi belki yeterli olabilecekken tam tersine tutuklanmaları
ve bu yönde kaygılarını belirten seçkin aydın ve sanatçıların
İçişleri Bakanınca tehdit edilmeleri dehşet verici, umut
kırıcıdır.
Hukuk
ve adalet uğruna yaşamlarını ortaya koyarak bu eylemi başlatıp
sürdürmekte olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın durumunu
artan bir kaygıyla an be an izlemekte ve hızla yaklaşan trajediye
engel olamayışın derin acısını duymaktayız.
Ölümleri,
sadece kendileri ve yakınları bakımından telafi edilemez bir
kayıp olmanın yanı sıra, vicdan sahibi dünya kamuoyu önünde de
ülkemizin zaten bozulmuş olan imajında yeni ve derin bir yara daha
açacaktır.
Biz,
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın bu insanca, kahramanca
direnişlerinin, kamuyu aydınlatarak, işlerini yitirmiş binlerce
kamu emekçisinin sözcüsü olarak başarıya ulaştığı
kanısındayız. Fakat eylemlerini sona erdirmek ya da sürdürmek,
kuşkusuz ki yine kendi özgür iradeleriyle verecekleri bir
karardır.
Yöneticileri,
yetkilileri ise bir kez daha uyarıyoruz: Bu eşitsiz savaşımda
inatlaşmadan vazgeçin. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı
yaşama döndürecek adımı atmakta daha fazla gecikmeyin.
Bir
çağrımız da dünya kamu oyuna, barışçıl ve insancıl
kişilere, kuruluşlara, örgütlere ve devletleredir. Nuriye ve
Semih’in ölmemesi için Türkiye’deki yetkilileri evrensel
insan haklarına , hukuk ve vicdan ölçülerine uymaya çağırmak
ve sonuç almak için çaba göstermek yasal bir hak ve görevdir.
Cinayete el birliğiyle engel olalım.
Cinayete el birliğiyle engel olalım.
SANATÇILAR
GİRİŞİMİ
20 Şubat 2017 Pazartesi
UPSD'den Mujdat Gezen Sanat Merkezi bildirisi
UPSD'DEN MÜJDAT GEZEN SANAT MERKEZİ SALDIRISI HAKKINDA BİLDİRİ
20 Şubat 2017
Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne karşı yapılan alçak kundaklama saldırısını lanetliyoruz!
Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne karşı dün gece yapılan saldırı ve kundaklama, yazara, çizere, Demokrasi'ye, okuma-öğrenme-sorgulama-araştı rma-inceleme iç güdüsüne sahip, yaratıcı ve Cumhuriyet değerlerine bağlı sanatçılara karşı yapılmış canavarca ve küstahça bir meydan okumadır.
Türk sanat ve tiyatro dünyasının temel taşlarından biri olan değerli sanatçı Müjdat Gezen'e ve tüm MSM sanat ekibine geçmiş olsun dileklerimizi sunarken, iktidarı da uyarmayı görev biliyoruz: Özgür düşünceye ve sanata karşı atılan her adım, ülkemizde saldırgan ve yobaz kesimin sanata ve sanatçıya saldırması için bir yeşil ışık olarak görülmektedir. Bu ülke daha önce Ferhan Şensoy'un ‘‘Muzır Müzikal’’ adlı oyununun sahnelendiği Şan Tiyatrosu'nun 1985'de neler yaşadığını, bu ülkenin sanatçılarının unutması mümkün değildir. Bu ülkede iktidar, onları sevmese bile, sanatı ve sanatçıyı da korumaya mecbur olduğu gerçeğinden kaçamaz. Sanata ve sanatçıya karşı yapılan her eylemden en başta iktidar sorumludur, çünkü gereken güvenlik önlemlerini almaya mecburdur. Kaldı ki, yakın dönemde Müjdat Gezen'in dinci basından hangi tehditleri aldığını ve bu vahim olaydan sonra nasıl bir mutlulukla bunu haber yaptıklarını ülkede bilmeyen yoktur. Bu saldırıların gelmekte olduğu bilindiği halde hiçbir önlem alınmamış ve herşey kamuoyunun gözü önünde yaşanmıştır.
Referandum öncesi, demokrat ve özgürlükçü kamuoyunu sindirme ve korkutma amaçları taşıyan bu bahtsız ve zavallı saldırılar, tarihin çöplüğünü boylamaya mahkumdur.
UPSD olarak, bu tür girişimlerin biz sanatçıları ve sanat kurumlarını, aydınları ve tüm Atatürkçüleri birbirimize daha çok bağladığını, zor dönemleri elele vererek aşacağımıza güvendiğimizi tüm kamuoyuna bildiririz.
Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne geçmiş olsun dileklerimizle...
Her zaman yanınızdayız.
Saygılarımızla,
Bedri Baykam
UNESCO -Resmi Partneri IAA/AIAP
Dünya Başkanı
IAA/AIAP Türkiye Ulusal Komitesi
UPSD Başkanı
UPSD Yönetim Kurulu
Bahri Genç
Tijen Şikar
Ceylan Mutlu
Murat Havan
Aslı Özok
Fazilet Kendirci
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)